(Kıblenâme) f. Kıblenin tâyinine yarayan pusula. Cihet ve yön gösteren âlet.
KIBS
Çok adet, çok miktar.
KIBT
Mısır'ın eski yerli halkı.
KIBTÎ
(C.: Kabâti) Kıbt soyundan olan. Çingene. * Çingene ile alâkalı.
KIBTİYAN
(Kıbti. C.) Kıbtiler, çingeneler.
KIDAD
Perâkende olup dağılmak.
KIDAH
Temrensiz ok.
KIDD
Kayış.
KIDDE
Tarikat. * Bölük.
KI'DE
Halı. * Bir oturma tarzı.
KIDEM
Öncelik ve eskilik. * Evveli bulunmamak. Ezeli olmak. * Başkasından daha önce olmak. Zamanca daha evvelki olmak. Rütbece daha yüksek olmak. * Cenab-ı Hakkın "Kıdem" sıfatı, yâni; ebedî ve ezelî oluşu.
KIDEMEN
Kıdemce, kıdem yoluyla.
KIDN
Havan. * Kadının mahfe içinde kendisi için koyup sakladığı giyim eşyası.
KIDR
(C.: Kudur) Çömlek, tencere ve kazan gibi, yemek pişirmeye mahsus kaplar.
KIDVE
İlimde ileri olup kendisine uyulan. Kendine itimad edilip ardınca gidilecek olan.