A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • A'CEZ

    En âciz. Çok kudretsiz. * Mak'adı etli ve yumru olan.
  • ACEZE

    (Âciz. C) Âcizler. * Düşkünler, zayıflar.
  • ACİB

    Hayret veren. Şaşılacak şey.
  • ACÎB

    Şaşılan ve hayret uyandıran şey. Benzeri görülmeyen. Garib. Taaccüb olunan şey.
  • ACÎBE

    Alışılmış surette olmayan. Çok hârika. Acib ve garip, hayret verici, şaşılacak şey.
  • ACİBE-İ HİLKAT

    Her zaman yaratılan şekilden farklı olarak yaratılmış olan. (Meselâ: Normalinden çok fazla büyük cüsseli veya üç ayaklı olmak gibi)
  • ACİC

    Sesi yükseltmek.
  • ACİL

    Sonraya bırakılmış. Bir vâdeye bağlı. * Ahiret.
  • ACİN

    Yoğurma, hamur tutma.
  • ACİN

    Rengi ve tadı değişmiş pis su.
  • ACİNÎ

    Hamur gibi yoğurulmuş, macun kıvamında.
  • ACİNİYET

    Mâcun halinde olma. Hamur gibi yoğurulmuş olma.
  • ACİR

    Elindekini başkasına kiralayan. Kiraya veren.
  • ACİŞ

    f. Üşüme, soğuktan üşüme.
  • ACİYY(E)

    (c: Acâyâ) Anası öldüğünden, başka kimsenin sütüyle beslenen çocuk. * Anası sütünü vermeyip yemeği öğrettiği çocuk.
  • ACLED

    Yoğurt.
  • ACLEZ

    Kavi, sağlam nesne.
  • ACM

    (C: Ucum) Beş yaşına girmemiş deve. * Kuyruk dibi. * Isırmak.
  • ACMÎ

    İnce fikirli. Akıllı, anlayışlı.
  • ACN

    Yoğurma. Ma'cun kıvamına getirme.
  • A'CUBE

    (Bak : U'cube)
  • ACUL

    Çok acele eden sabırsız.
  • ACULÂNE

    Acele edene yakışır suretde.
  • ACULİYET

    Acelecilik. Sabırsızlık.
  • ACUR

    Kabakgillerden bir hıyar cinsi. Üstü hafif olukludur. Bazıları tüylüce olur.
  • ACUZ(E)

    Çok yaşlı kadın. Kocakarı. * Kılıç. * Şarap. * Sırtlan.
  • ACUZE-İ ŞEMTA

    Saçı ağarmış kocakarı.
  • ACÜR

    Kerpiç, tuğla, kiremit.
  • ACÜR

    Kuyruk.
  • ACÜR

    Yoğunluk, semizlik, besililik. * Yoğun. * Her nesnenin hacmi ve cüssesi olmak.
  • ACÜRÎ

    Kiremitçi, tuğlacı.
  • ACÜS

    Almak, kabzetmek. * Gecenin sonu.
  • ACÜZ

    (C.: Acâz) her nesnenin dibi, kökü ve sonu. * Yay kabzası.
  • ACV

    Çocuğa süt içirmek.
  • ACVE(T)

    Medine-i Münevvere hurmalarından bir çeşit, iyi hurma.
  • ACZ

    Beceriksizlik. İktidarsızlık. Kuvvetsizlik. Güçsüzlük. Yapamamak. * Zarardan korunmak gücünün olmaması. * Bir şeyin geri tarafı. (İnsandaki kusur sonsuz olduğu gibi, acz, fakr ve ihtiyacına da nihayet yoktur. İnsana tevdi edilen açlık ile nimetlerin lezzetleri tebârüz ettiği gibi: İnsandaki kusur, kemalat-ı Sübhâniyye derecelerine bir mirsaddır. İnsandaki fakr, gına-i rahmetin derecesine bir mikyastır. İnsandaki acz, kudret ve kibriyâsına bir mizandır. İnsandaki tenevvü-ü hâcat, envâ-ı niam ve ihsanatına bir merdivendir. Öyle ise fıtratından gaye ubudiyettir. Ubudiyet ise, dergah-ı izzetine kusurlarını "Estağfirullah" ve "Sübhânallah" ile ilan etmektir. M.N.)
  • ACZA'

    Dübürü büyük kadın. * Kumdan yığılmış yüksek tepe.
  • ACZ-ALUD

    f. Âcizlik, kuvvetsizlik, güçsüzlük.
  • ACZE

    (C.: Acâyiz) Her nesnenin sonu. * Kadın dübürü.
  • ACZ-MEND

    Acizlik, mahviyet sâhibi.
  • ACZ-MENDÎ

    f. Âcizlik, iktidarsızlık. Fakr.
  • AÇALYA

    yun. Fundagillerden, güzel çiçekli bir bitki ve çiçeği.
  • AÇAR

    f. İştah açmaya yarayan turşu v.s. * İnişli yokuşlu yer. * Karıştırılmış, birleştirilmiş.
  • AÇI

    (Bak: Zâviye)
  • AÇKI

    Cilâ, perdah, lostra.
  • AÇKICI

    Cilâ ve perdah veren sanatkâr.
  • AD

    İsim, nam, şöhret, şan, itibar, haysiyet.
  • ADA

    Etrafı su ile çevrili kara parçası. * Etrafı yollarla çevrili arsa ve binalar takımı.
  • ADA

    Gr : Kendinden sonra gelen ismi cerreder. Harf-i cerr'dir. "...den başka, ...den gayrı" mânasına gelir. (Bak: Mâadâ)
  • A'DA

    En zâlim, en çok düşmanlık eden.